18 Ocak 2008 Cuma

Doktor Hımbıl

Uyanış I

Yıllardan geçmiş, aylardan Eylül idi, Doktor Hımbıl yatağından doğrularak duvar saatine göz attı. Saat onu yirmi geçiyordu. "Daha erkenmiş" diye düşünen hımbıl yavaşça yatağına geri döndü. Odasına güneş giremezdi. Gün ışığı ile gününü ayarlama yeteneğini yitiren hımbıl duvar saatinden nasiplenirdi. Güneş tepe noktasına yol alırken hımbıl huzur içinde mışıldıyordu. Uykusunda huzurluydu en azından. Aradan bir süre daha geçmişti ki hımbıl tekrar gözlerini açtı. Beş dakika kadar masasına baktı. Masası yatağının yanı başında dururdu. Çalışmaları sırasında her an uyku bastırabileceğinden yatağın yanını uygun bulmuştu. Üzerinde önceki ve daha önceki gün ve gecelerin kalıntıları, kalemler, yazılmış çizilmiş ve boş kağıtlar, sigara paketleri, kül tablası gibi günlük ekipman yer alıyordu. Hımbıl masaya göz gezdirecek oldu, yoruldu. Ne zaman masasına baksa yorulurdu. Dirsekleri üzerinde yastığa yaslanarak yarım doğruldu ve duvardaki saati aradı. Onu yirmi geçiyordu. Halen erkendi, neredeyse arada herhangi bir süre geçmemişti. Yatağa uzanırken bir süre zamanın neden bu kadar ağır aktığını düşündü. Zaman ayağına dolanıyordu, bazen yürümesini yavaşlatıyor, zaman zaman tökezlemesine sebep oluyordu. Neticede hımbıl doktor Doktor Hımbıl gayet ağırdan almak zorunda kalırdı. Kendisinin suçu değildi. Suç sözkonusu dahi değildi. Zaman ağırdı ve böyle bir sorumluluk kimseye tek başına yüklenemezdi.

Bu düşünce silsilesi de aslında oldukça ağır ilerlemişti. Kendi hesabına göre takriben beş dakikadır oldukça ağır bir konu olduğuna emin olduğu zaman meselesini düşünüyordu. Saat onu yirmi geçiyordu. Sebebini düşündü. Saati yanlış görüyor olabilirdi. Saat kendince ağır ilerlemeye başlamış olabilirdi. Yanlış yere bakıyor da olabilirdi pek tabi. Neler oluyordu?

Saat durmuştu.

Saat hakkında hiçbir fikri yoktu. Odanın (kanıksanmış ve bölümlenmiş zamana göre) yirmidört saat karanlık olması bu fikri ateşlenmeyi söndürüyordu. Fikri sönümlenmeden ziyade ortaya çıkan durum fikren yeni bir uydurma olurdu. Doktor Hımbıl yirmidört saat meselesini anlamaya çalışıyordu. Pek ala bir gün yirmidört dilime bölünebilirdi ancak aynı zamanda yirmidördün bölenlerine de bölünebilirdi. Güneşin dünyada yarattığı aydınlık ve karanlık sebebine başlayan binlerce yıllık tartışma, "yirmidört saat" gibi tartışmanın şanını indiren bir noktada kilitlenmişti. "Neden dört saat değil bir gün? Eski hesapta altışar saatten mürekkep dört saat olabilirdi veya tam tersine dörder saatten mürekkep altışar saat olabilirdi.

Üç çarpı sekiz, sekize üç, ikiye oniki, onikiye iki şeklinde bir liste de olabilirdi.

Olabilir olabilir diye düşündü durdu. Saat ilerlemiyordu.

Hiç yorum yok: